AK Parti, CHP ve MHP’den sonra ismi değişmeden iktidar olan en uzun ömürlü üçüncü Partimiz olmuştur. Milli Selamet Partisi geleneğinden gelen Saadet Partisi sistem tarafından konulan engeller, kendi iç işleyişlerinden kaynaklı çekişmeler neticesi gayretleri hep kadük kalmış, sıralamada geriye düşmüştür.
AK Parti genel başkanının devlet başkanı olmasıyla AK Parti merkez partisi olmanın yanında devlet partisi olabilmeyi perçinlemiş bir partidir.
AK Parti işleyiş açısından, CHP ve MHP’den bir kaç farkla ayrışır.
Birinci göze çarpan fark, AK Partiyi oluşturan dinamik kadrolar kendi parti kültürüyle yetiştirdiği, ideolojisiyle beslediği kadrolardan teşekkül etmez.
İkinci göze çarpan fark, Ak Parti ilköğretim seviyesinden başlayarak kendi ideolojisi, dünya görüşü, dini inancı şeklinde sıralayabileceğimiz değerlere uygun gençlik yapılanmasına sahip olamamış, dinamik kadrolar yetiştirememiştir.
Kurucu iradesi, sonradan toplananlar ve yamananlar dâhil farklı siyasi değer ve görüşlerin şemsiyesinde yetişmiş, değişik saiklerle AK Partili olabilmiş kimliklerden teşekkül etmiştir.
Gençlik kolları ve kadın kolları tamamen duygusal hayranlık, popüler olandan ve güçlüden yana olabilmenin dışında dünyevi kaygılar diyebileceğimiz iş bulabilme telaşı, makama terfi edebilme kaygısına öncelik veren, dini ve dünyevi ideolojiden uzak, kadrolardan oluşmuştur.
Türkiye şartlarında siyaset yapabilmek her yiğidin harcı değildir. İttihat ve Terakki’den bu tarafa, Türk Siyaseti kurumsallaşamamıştır. Siyaset Ahlakını yüz yıllık geçmişine rağmen oturtamamış olmanın sancısını yaşamaktadır.
Türk Siyaseti, kendisini ve ülkesini gelecek asırlara taşıyacak nesli yetiştirmekten aciz, milli omurga ve ilkeden nasipsiz, yanardöner, elitist, özenti tayfalardan oluşmaktadır.
Bu kadrolar elinde siyaset aklı, komitacılığı kardeşlik ve yoldaşlığa tercih etmiştir. Siyaset sosyolojisinden anlamayan, anlamak için çabalamayan elit bir zümrenin yetişmesine katkı vermiştir.
Milli değerler adına siyaset yapmayı anlamak istemeyen, taşra kafalı, sosyoloji fakiri kadroların şerrinden siyaseti korumak gerektiğini; oportünist, bencil ve çıkarcı aklı üstün gören yöneticilerimize hatırlatmak zamanı gelmiştir.
Türkiye Yüzyılı; 68 kuşağı artığı, emperyalizme hasım fakat komünist eğilimle beslenmiş, 80 ihtilaliyle Amerikan terbiyesi almış, kendi beslemesi üniformalı evlatları eliyle dövüle dövüle terbiye edilmiş, ideallerinden vaz geçmiş bir neslin kafasıyla gelişemez.
Türkiye Yüzyılı; şehvetle dünyaya sarılan bununla yetinmeyip çetöden, fetöden kapabildiği makamını elleyen, doyamayıp belleyen, açlığını yatıştıramayıp devlet denen denizin, malını yemeden duramayan domuza dönüşüverenlerin sırtına yüklenemez.
Siyaset yapanın, ihanet edene evirildiği, cemaat, kurum, dernek örtüsüne bürünmüş kökü dışarıda, ucube yapılara mensup olanların; devletin amiri, memuru, vatandaşı olması hiç mi hiç fark etmiyor.
Devlet imkanlarıyla okuyanların, devletin kadrolarına yerleşene kadar atmadığı takla kalmayanların, 657 sayılı devlet memuru koruma zırhına bürünmesiyle evrim geçirip, halka, hükümete ve devlete sövmeye başlamasının hikmeti, damarlarında taşıdığı asil kanda mevcut olan alçaklığın, bedeviliğin ve ihanetle beslenmiş komitacılık geleneğinin eseri olmalıdır.
Aynı kafayla okuyup diploma sahibi olan, devlete hizmet, millete himmetini gösterebilmek yerine, ihanet ve alçaklığını sergileyebileceği özel ya da tüzel sektörde kendisine yer edinmiş köylü kafalı, üç koyunu gütmekten aciz, aslen taşralı, köylü olan, sonradan şehir görmüş, kendisi diplomalı, ruhu bedevi, kabileci, ilkel adamların elinde önce siyasetin kirletilmesine izin verenlerin, bu yanlışa çıkarları adına göz yumanların “Türkiye Yüzyılını” sömürmelerine, devlet aklının daha fazla müsamaha gösteremeyeceğini düşünenlerdenim.
2023, 2053, 2071 ütopyalarını, kızıl elma olarak milletin önüne koyanların, uyguladıkları politikayla halkın umutlarını kırmaları, ömrüne dualar eden milletin kolunu, kanadını koparanlara göz yumulması izaha muhtaç olduğu kadar, yarına ve devlete güveni zedeleyecektir.
Köylü aklının, devlet aklına galebe çalması, bu durumun sonucunda halkın hor görülmesi, yok sayılması siyasetin evrim geçirmesini sağlayacak. Siyasetin geçireceği evrim, devleti Türkiye Yüzyılına taşıyacak siyasi, irfani kadroların hareket ve akıbetini sıkıntılı hale getirecek.
Salyangozlu Sofra, Dubai tatili, yarım milyarlık saatin milletin gözüne sokulması, elit görünüşlü, köylü kafalarıyla siyasete yön veren, halka vekâlet edenlerin, ne kadar bedevi olduklarını millete göstermek için yarıştıklarını hepimiz görmüş olduk.
Nasıl bilirsiniz diye sorarsanız, iyilerden bilirdik lakin aldatıldık diyeceğiz.