back to top
4.6 C
İstanbul
23 Kasım 2024 Cumartesi
4.6 C
İstanbul
Ana SayfaYazarlarKhora’dan Kariye’ye Evrim ve Devrim

Khora’dan Kariye’ye Evrim ve Devrim

Konfüçyüs toplumsal bozuluşun sebebini isim ve sözcüklerin yanlış yorumlanmasına bağlamıştır. Dolayısıyla “söylenenin düşündürdüğü anlam” dışında alelade bir şekilde kullanacağımız sözcükler mefhum değil kavramdır. Kavram ve mefhumun ayrı mana ve muhtevalar taşıdığı ehlince malumdur. Bu sebeple Khora, Kariye, Evrim ve Devrim sözcükleri ile kastettiğimiz mana ve mefhumu öncelikle arz etmemiz kıymete haizdir.

Khora, eski Yunan dilinde şehrin dışı ve kırsal alan anlamındadır. Aynı şekilde kariye ismi de Arap dilinde Medine (şehir) dışındaki yerler için kullanılmıştır. Bu isimle müsemma olan Edirnekapı’da bulunan ve bir zamanlar manastır ve cami olan yapıt, ilk inşa edildiğinde şehrin surları dışında yer almasından dolayı bu isimle anılmıştır. Tarihi serüvenini ve bahtsız talihini anlatmadan önce evrim ve devrim sözcüklerini arz etmemiz daha münasip olacaktır.

Evrim, zaman içinde doğal biçimde kendiliğinden ve sürekli olarak evre evre gerçekleşen niteliksel ve niceliksel gelişme ve değişmedir. Bu gelişim bazen kendisine ait eski varlık biçimlerini yadsımak bazen halihazır potansiyelden memnun olmamaktan kaynaklanır. Bu gelişim ve değişim şayet toplumsal kurumların hızlı ve geniş kapsamlı değişimiyle olursa ve bu değişimde kökten bir değişiklik söz konusuysa devrim gerçekleşmiş olur.

Khora devrim ve evrime de şahit olmuş bir mabet… Özellikle Hristiyan asırlarında yaşadığı talihsiz bahtı bu yapıtı hiç güldürmemiş. Politik güdülerin esiri olan ve kendi dinî ikon ve sembollerine saldıran ikonoklastlar tarafından tahrip edilmekten ve din tüccarı Papa III. Innocentius’un telkini neticesinde gerçekleşen Latin istilasıyla harap olmaktan  kurtulamamış. Zaman içerisinde tamirat ve tadilat görse de bu mabet kutlu çağrının gebesi olduğunu bilerek büyük bir sabırla ve asıl gayesine hizmet edebilme aşkıyla asırlara ve devrimlere meydan okudu… Avlusuna gömülen Babylas’ın rölikleri,  I. Germanos, I. Kosmas ve Metokhites’in cesediyle birlikte aslında haçlıların karanlık yüzünü ve kilisenin kirli oyunlarını da tarihe gömmüştür. Nekropol bir anıt olmadığının farkında olan bu mabet, neredeyse bin yıl sonra kutlu sesle yeniden hayat buldu. Her bir kerpiç ve tuğlasıyla “Allah mutlak büyüktür” ve “Batıl zail oldu…” diye haykırdı… Devirlerden artık onun devriydi. Ta ki 450 yıl sonra gelenler ikonoklastları ve Latin istilacılarını aratmayana dek!

Bizim korktuğumuz bu devrimden daha çok zamanla evrim yaşayan insanımızdan… 79 yıldır asıl hüviyetinden mahrum olan bir mabedin bugün aslına dönüşünden tiksinti ve rahatsızlık duyan sözde aydınlarımızdan. Bir grup doktor ve profesörümüz Kariye Cami için müze kalmalı çığırtkanlığı yaparak haçlı ikonolater’iolarak kendini aydın zannediyor. Fakat kimliğinde yazan İslam’ın ikonoklast’ı olduğunu unutuyor. Gerçi bilse de umurunda olacağı pek ihtimal dahilinde değil.

Şimdi mesele tam olarak şu ki; bu hale hangi evrimle geldik? Arkeoloji, Antropoloji, Sanat Tarihi ve özellikle Felsefe mekteplerimizde hangi medeniyetin eserleri okutulurken kendi kültürümüzün talim ve tedrisi göz ardı edildi? Fakültelerimiz öz benliğimizden ve kimliğimizden ne kadar haberdar? Gençlerimiz, öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz hangi ideolojinin temsilcileri olacaklar?

Khora’dan Kariye’ye kadar evrim ve devrimin ne anlattığını sosyolog ve tarihçilerimiz ne zaman paneller, makaleler ve bildirilerle bize anlatacaklar merakla bekliyoruz. Bu vesileyle Kariye Camii’nin ibadete açılışına hamd ediyor, yeniden bu sevinçle karşılaşmamıza vesile olan Reis-i Cumhurumuza ve bu kutlu hizmette emeği olanlara teşekkür ediyoruz. Darısı Aksa-i Mübareke’nin başına…

Yazarın Son Yazıları

İlgili Yazılar

CEVAP YAZIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler

Son Yorumlar