Hiç şüphesiz fertlerin ve toplumların hayatını değiştiren ve büyük medeniyetleri inşa eden kitaplardır. Aslında kitabın kendisi bir medeniyettir. Bütün büyük medeniyetlere baktığımızda altında hazine değerinde kitapları görürüz. Köklü medeniyet kurmaya çalışan bütün toplumların merkezinde hep kitap yer almış, kitap sevgisi her şeyin önünde görülmüştür. Kitaplar okumayı sevdiren okuma ruhunu insanlara aşılayan çok önemli değerlerin başında gelir.
İnsanoğlunun en değerli ürünü olan düşünce ve hayalleri yazıya dökülmek suretiyle kitaplaşmış ve nesilden nesile bu değerler kitaplar aracılığıyla aktarılmaya çalışılmıştır. Kitaba değer veren toplumlar gelişmiş ve yeni medeniyet kurma yolunda ilerleme göstermişlerdir. Avrupa’nın kültür birikimini ve fikir temelini oluşturan Antik Yunan’dan bugün hala bahsediyorsak ve Antik Yunan felsefesini günümüze taşıyabiliyorsak bütün bunlar onların kitaba, ilme ve okumaya olan hayranlıkları neticesindedir. Nasıl M.Ö. yaşayan medeniyetlerin varlığı ve büyüklüğü kitap sevgisi ile ortaya çıkmış ise tıpkı onlar gibi M.S. 600’lü yıllarda ortaya çıkan ve 1000’li yıllar ile zirveye ulaşan İslam medeniyetinin temelinde ve merkezinde de kitap ve ilme olan aşk yatmaktadır. İnsanlar kitapların sayfalarını her araladıklarında bir başka ilim yolculuğuna çıkmakta ve yeni bir alanın anahtarlarına ulaşmış olmaktadırlar. İlmin anahtarı okumaktır. Bu nedenle de son din olarak yeryüzüne Allah tarafından gönderilen İslam Dininin temel kitabı olan kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti de “Oku” emri olmuştur. Okumak yeni bilgilere ulaşmak, ilim yolculuğuna çıkmak için anahtar bir kelimedir. Medeniyetlerin inşası da okumak ile başlamıştır. Okuyabilmek için de yazılmış eserlerin olması gerekir. O nedenle hem okumak hem de yazmak insanoğlunun en temel işlevlerinden ve görevlerinden biri olmalıdır. Kitaplar insanın duygu ve düşünce dünyasını geliştiren çok değerli hazinelerdir. Kitaplar ilim yolculuğunun en temel azıkları arasındadır.
Allah Rasulü Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’de her fırsatta okumanın önemine değinmiş bu noktada Ehli Suffe’nin oluşumuna öncülük etmiş onlara her türlü desteği vererek ilim yolculuğunun önemini ortaya koymaya çalışmıştır. Öyle ki çoğu zaman Ehli Suffe’ye ailesinden daha çok önem vermiştir. Her sözünde ilimin ve ilim ehlinin İslam toplumunun bekası olacağını vurgulamıştır.
Halifeler, emirler ve sultanlar Allah’ın ve Rasulü’nün ilme verdiği değerden hareketle ilim ehline, ilme, alimlere ve kitaplara dünyanın süsü olan altın ve mücevherattan çok daha fazla değer vermişlerdir. Toplumun ileri gelenleri, zenginleri ve saygın kişileri mal mülk edinmekten ziyade ilim sahipleri ve kitaplara hâkim olmak istemişlerdir. Bunun içinde alimlere derin saygı beslemişler, alimlerin sohbetlerinde bulunma gayreti içinde olmuşlardır. İlim ehline verilen değerin sonucunda kütüphaneler ortaya çıkmış ve bütün toplumun istifadesine sunulması içinde kaynak kitapların yer aldığı kütüphaneler inşa edilmiştir. Ve bu kütüphaneler gurur vesilesi sayılmıştır. T.S. Eliot da “Kültür kütüphanede elde edilir” diyerek kütüphanenin, kitapların önemine vurgu yapmıştır.
Tarihe baktığımızda kitapların, kütüphanelerin ve ilmin altın devrinin yaşandığı dönem Endülüs dönemi oluğunu söylesek abartmış olmayız. Bugünkü İspanya’nın Endülüs şehirleri, Gırnata, Sevilla, Malaga ve Kurtuba kütüphaneleriyle tam bir kitap şehirleriydi. Nerdeyse her mahallenin ayrı bir kütüphanesi vardı. Sadece ilim sahipleri, emirler, devlet adamları değil avam yani halk bile çılgınca kitap okumaktaydı. O dönemde her daim kitap okuma ve ilim meclisleri düzenlenirdi. Devlet adamlarının ve yöneticilerin hobisi ve eğlencesi bu meclislere katılmak ve bu meclislerde istifade etmekti.
Bu kitap medeniyetinden o dönemlerde İbn-i Rüşt, İbn-i Arabi, İbn-i Tufeyl, İbn-i Sina gibi birçok ilim erbapları yetişmiştir. Bu ilim erbapları geri de paha biçilmez eserler bırakarak dünyaya ilim ve irfan yaymışlar, çevreye ilimleriyle ışık saçmışlardır. Yine o dönemlerde devletleri idare eden yöneticiler ve sultanlar fethettikleri yerlerde savaş tazminatı olarak o bölgenin kitaplarına talip olmuşlardır. Kitaplara değer veren milletler dünya tarihine damga vuran devletin temsilcileri olmuştur. İlim her zaman bu devletlerin merkezinde olmuştur. İlim her çağda en kıymetli hazine olmuştur.
Sonuç olarak şunu ifade edelim. Kültür, dinleyerek veya sohbet ederek değil, okuyarak özellikle de önemli bazı eserleri okuyarak elde edilir. Bununla birlikte kitap, hiç şüphesiz fertlerin ve milletlerin hayatını değiştiren, toplumları geliştiren, ileriye götüren en önemli vasıtalardır. Hatta öyle ki bazı kitaplar toplumların aynası ve ışığı gibidir. Yıllar geçse de bu kitaplar ilk yazıldığı günkü gibi bugüne de rehberlik ederler. Şunu da asla unutmayalım günümüz dünyasında da halen en değerli olan şey bilgidir. Bilgiyi elinde bulunduranlar dünyaya da hâkim olurlar. Dünya hakimiyetini sunan bilgi de ancak okumak ve üretmek ile olur.
Okumayı topluma sevdirmek için günümüzde birçok yerde kitap fuarları organize edilmektedir. Toplum olarak gerçekten okuma özürlüyüz. Her ne kadar kitap okuma oranı her geçen gün artsa da hala yeterli düzeyde değil. Artık okumayan bir toplum algısından kurtularak Rabbimizin kitabındaki ilk emri olan “Oku” fermanına kulak vermemiz gerekiyor. Okumak ve okuduklarımız ile amel etmemiz halinde bizi çağımızın en medeni milleti haline getirecektir.