Askeri amaçla icat edilen amatör telsiz yayını olan radyo, modern çağın haberleşme araçlarından birisi olarak toplumlar nezdinde itibar görmüştür.
Kitlesel tek yönlü haberleşme ve propaganda cihazı olan radyonun etki gücünü gören endüstri bu durumdan istifade etmek için ürünü ticarileştirmiştir.
Modern sosyolojinin alt birimi olan toplum mühendisliği aklıyla radyonun görüntülü hali olan televizyonu icat edip toplumların manipülasyon ve propagandayla dönüştürülmesi için kullanıma sunmuştur.
Akıl ehlinin ifade ettiği şekliyle; televizyonun icadı göründüğü kadar masum değildir. Televizyon insanlarda ve toplumlarda ölüm anlayışını yok etmek ölüm endişesini bastırmak, ölüm sonrası hayatla olan bağı koparmak, duygu dünyalarına hükmederek kitleleri rahatça yönlendirmek maksadıyla yaygınlaştırılmıştır.
Kitle iletişim aracı olarak kullanıma sunulmuş ve zamanla tüm toplum katmanlarınca benimsenmiştir. Tabirimi mazur görün, her evin kıblesi televizyon oluvermiştir.
Geçmişte radyo ve televizyona verilen anlam, yüklenen görev, günümüzde önce bilgisayarlara, internetin yaygınlaştırılmasıyla dijital oyun sektörüne, oyun yaşını geçenler için sosyal medya platformlarına tevdi edilmiştir.
Paganist, Siyonist, Evangelist güç odakları tarafından farklı teknik ve yöntemler kullanılarak internet ve türevleri sırasıyla önce çocukları, gençleri, kadınları zihnen ve fikren ifsata başlanmıştır.
Hatırlanacağı üzere bilgisayar ve internet askeri maksatla icat edilmiş, kullanılmış, askeri ve istihbari projelere kaynak oluşturmak maksadıyla sonrasında halkın kullanımına sunulmuştur. Bu hizmeti sunan aklın masum akıl olması mümkün değildir.
Kadim tarih ve tarihin damıttığı kültür, Doğu toplumlarında birlik ve dirliği getirmiştir. Boy, oba, aile kavramları zamanla küresel dayatmalara mağlup olmuş ve bozulmuştur. Elimizde kalan son değer olan geniş aileyi kendi işimize geldiği için çekirdek aileye evirilmesine verdiğimiz destekle yitirmiş olduk.
Her şeyden öte, geleneksel geniş aile yapısını terk eden, modern çekirdek aileyi benimseyen toplum, değişimin sancılarını çekerek ağır bedeller ödemiştir.
Toplumumuz; çekirdek aileden sonra evirildiği yeni durumda, kötü niyetle icra edilen Sosyolojinin dayatması olan bireyselciliğin kucağına itilmiş, yalnızlığın dayanılmaz cazibesine kapılmak zorunda bırakılmıştır.
Birlik halinde, dirlik ve düzen içerisinde yaşamaya alışmış olan toplumumuz, din bilgisini, kültür biçimini, dinden beslenen kültür birikimine bağlı olarak, ahlak anlayışını şekillendiren, geniş aile ortamında büyümüştür. Tarihi süreç içinde olgunluğuna kavuşan aile yapımızı, şehirleşme ile beraber kendi insanımızın eliyle köküne kibrit suyu dökülerek değerlerini kurutmaya bırakmıştır.
Şehirlerdeki mimari yapılaşmanın, insanın fıtratından gelen ihtiyaçları karşılamaktan uzak inşaa edilmiş olması, ayrıca geniş aile yapımıza uygun olmaması, köylerimizdeki geniş avlulu çok odalı konaklardan şehirdeki 100 metrekare 150 metrekarelik çok katlı beton dairelere sıkışarak yaşıyor olmamız, çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim ve terbiyelerini dini yönden, kültürel açıdan kısırlaştırmıştır.
Bu yönüyle din tasavvurumuzun temelini mimari tasavvurumuzun şekillendirdiğini ifade etmek isterim.
Modern eğitim sistemleri, toplumları muasır medeniyet seviyesi safsatasıyla, önce dillerinden, sonra dinlerinden uzaklaştırmak maksatlı planlar kurgulamakta, müfredatlar üzerinden bu iğrenç planlarını uygulamaktadır.
Zihin dünyasında dil bilgisi, din kelime ve kavramları olmayan, düşüncesini ve dilini, din beslemeyen aklın, dini kabullenmesi ve hayatını din-lendirmesi mümkün olmayacaktır. Şayet mimari dinli değilse, dil dinli değilse, kültür ve düşünce dinli değilse, tavır ve duruş dinli değilse bu durumda dinin yaşanılan din olmayacak, olacak dini anlayış sıkıntılı ve hastalıklı kafalarda yer bulmuş olacaktır.
Din tasavvurumuzun; din diliyle beslenerek şekil aldığı yapılarda yani ailede başladığını göz ardı edemeyiz.
Dilin ve dinin gelecek nesillere miras olarak emanet edilmesinde en önemli rol aileye aittir. Ailenin ferdi manada evlatlarını, din diliyle ve din düşüncesiyle besleyip büyütmesi, çocukların din tasavvurlarına ciddi katkılar sunacaktır.
Ailenin insan ilişkilerindeki tutum ve samimiyeti, din algısını şekillendirecektir. Bu tarz aile ortamlarında yetişen gençlerin dini algılamaları, Allah inancını, Resul-Nebi inancını, ahiret hayatı inancını, cennet-cehennem tasavvurunu, sevap-günah ilişkisini sağlam temel üzerinde geliştirecektir.
Aile ve okul ortamında, din dilini kavrayan çocukların gençlik dönemleri daha sağlıklı yaşanacak, din tasavvurları akranlarından ziyade gelişecektir.
İlkokul öğretmeninin dine bakışı ve dinle ilişkisi, çocuklarımızın din tasavvurları şekillendirmede etkili olmuştur. Yine ilkokul dönemlerinde çocuklarımızın mahalle camilerindeki Kur’an kurslarına yaz tatili boyunca devam etmeleri, çocuklarımızın din algılarını olumlu manada şekillendirmiştir.
Hangi yaşta olursa olsun, ilkokul öğretmenini sorduğunuzda herkes adıyla soyadıyla cevap verecektir. İlk Kur’an-Kerim okumayı öğrendiği cami hocasının da adını ve soyadını yine hafızasından silememiştir. Bir gencin aile ortamı ve tahsil ortamı, öğretmenlerinin kimliği, arkadaş çevresi, gencin kişiliğini ve din tasavvurunu besleyen temel etkenlerdendir.
İfade etmeye çalıştığım üzere, din algısını belirleyen temel faktör ölümdür. Ölüm; şimdi yaşadığımız hayatın bir gün son bulacak olması, bu dünyada yaptıklarınızdan ve yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğimizin, sonrasında bizi bekleyen sonsuz bir âlem olan ahiret hayatına geçişimizin perdesi olarak bilinmelidir.
Ölüm ilişkisini zihninde oturtamayan, gönlünde olgunlaştıramayan bir gencin ya da bir yetişkinin din anlayışı, din algısı tam olarak şekillenemeyecektir.
Din algımızı biçimlendiren başlıklardan bir tanesi de; içinde yaşadığımız toplumun metropol şeklinde dizayn edilmesidir. Şehrin dikine konumlandırılması, kalabalıkların şuursuz yığınlar olarak görülmesi ve dikkate alınmaması çözümü zor problemlerdendir.
Mimaride din dilinin, buna bağlı olarak dinden beslenen kültürün ihmalinin bedelini milletçe ödüyoruz. Geleneksel kuşatıcı ve koruyucu mahalle kültürümüz, özellikle gelir seviyemizin ve statülerimizin değişmesi veya yükselmesine bağlı olarak bozulmuştur. Bunların yerine bireysel takılmayı yaşam biçimi edinmiş, nemelazımcı, bananeci, ekonomik büyüklüğüne rağmen kültürel olarak yozlaşmış ve fakirleşmiş Başak’lı ve Ata’lı şehirler icat ederek avunur olmuşuz.
Kimsenin, kimseyle ilgilenmediği, komşuluk ilişkilerinin zayıfladığı, iyi ile kötünün bir arada karmakarışık cereyan ettiği bir şehirde, doğal olarak gençlerde din algısının gelişmesini beklemek beyhudedir.
Zira bırakalım gençleri, yetişkinlerin din algıları değişmiş durumdadır. Bunu besleyen din dilleri, dinden beslenen kültürleri, oturma kalkma düzenleri, yeme içme seremonileri, giyim kuşam şekilleri tahrip olmuş, bozulmuştur.
Gençlerdeki din algısını belirleyen etkenlerden bir tanesi de fıkıh anlayışımızın pratikte sağlıklı uygulanamayışıdır. Din dilinin ve dinden beslenen kültürümüzün bozukluğu bu alana da etki etmektedir.
Gençlerimiz; özellikle içki yasağını anladıkları halde, tütün türevleri olan sigara ve nargilenin meşrulaştırılmasını anlamakta zorluk çektiklerini ifade ediyor.
Yine aile hayatımızda bize öğretilen haremlik-selamlık konusunun sosyal hayatta, özellikle de şehir hayatında kadının iş hayatına sokulması, kadın-erkek ilişkilerinin modern kavramlarla düzenlenmesinden kaynaklı olarak çocuklarımızın ve gençlerimizin din tasavvurları olumsuz etkilenmektedir.
Gençlerimizle irtibat kurmak, iletişimi daha sağlıklı hale getirmek, onlarla aynı dili konuşmak ve anlaşmak, onları daha sağlıklı, daha zinde bilinçler olarak yetiştirmemizi, onlarında bize verimli olmasını, bizi yetiştirmelerini sağlayacaktır.
Yarınımız olan gençlerimizi, zeki, çevik aynı zamanda üstün ahlaklı gençler olarak yetiştirmek istiyorsak, gençlerin öğretmen ya da ebeveynleri olarak öncelikle gençleri anlamak için sorumluluk almalı, elimizi taşın altına koymaya talip olmalıyız.
Şikâyet ettiğimiz gençlik için, sorunları gidermek, problemleri çözüme kavuşturmak amacıyla, ben/biz ne yapmalıyız/ne yapıyoruz sorusuna açık yüreklilikle verecek cevaplarımız olmalıdır.
Temel sorumluluklarımızı ihmal ederek, şikâyet ederek çözebilecek değiliz. Bilakis çözüme dair gayretimizi artırarak sorumluluğumuzu yerine getirebileceğimizi unutmamalıyız.
Gençlerimiz büyüklerinden, anne babalarından, hocalarından, öğretmenlerinden ilgi, alaka bekliyor.
Gençlerimiz; büyüklerinden samimiyet görmek, anlaşılmak istiyor. Gençlerimiz; iletişiminde muhabbeti, sevgiyi yaşamak istiyor.
Gençlerimiz dinlenilmek, adam yerine konulmak istiyor.
Gelir seviyemizin artması, sosyal çevremizin değişmesi, statünüzün yukarılara çıkması hem ailelerde hem de ailelerin içinde besleyip büyüttüğü, barındığı gençlerde din algısını şekillendirmektedir.
Örnek vermek gerekirse, 30 yıldan fazla İngiliz ordusunda, Afganistan sömürge albayı olarak görev yapan bir askerin, emeklilik sonrası Londra’ya döndüğünde, İngiliz gençliğin halini beğenmeyip, gençliğin içine düştüğü durumu düzeltmek adına, kendi gayretleriyle, 1904 yılında Kahverengi Ada denen yerde bir gençlik kampı kurmasıyla gençlik hareketleri Avrupa’da kendine çeki düzen vermeye başlamış oldu.
Biz modern izciliği federasyon düzeyinde kullanıyoruz. Federasyonumuz izciliğin yaygınlaştırılması noktasında çalışıyor fakat genç bir toplum olduğumuz için gayret yeterli gelmiyor. Hantal yerel yönetimlerimiz ve ilçe belediyelerimizin izcilik faaliyetlerinden ölüden korkar gibi korkmaları, gençlik adına yaptıkları faaliyetlerin tamamını boşa çıkartmakta ve samimiyetten uzak olduklarını göstermektedir. Dünyada uygulanan İzcilik ritüelleri ve önemi bizde maalesef tam olarak kavranamamıştır.
Gençlerimizin din tasavvuru noktasında son olarak ifade edilmesi gereken husus şudur. Özellikle dindar dediğimiz ailelerde yani dini bilen ailelerde, dini yaşayan ailelerde, fikren gelişen, bedenen büyüyen gençliğin dine bakışıyla, hayatında dinin çok fazla tesiri olmayan ailelerde doğup büyüyen gençliğin din algıları farklı analizlere, sağlıklı tespitlere muhtaçtır.
Metropol sosyolojisinin bize dayattığı, içinden çıkılamayan kavram kargaşaları, insanımızı düşündürmektedir. Özellikle gençler konusunda yapılan eleştirilerde haklı yanlarımız, haklı tespitlerimiz olduğu kadar adaletsizliğe varacak derecede yorumlarımızda olabilmektedir.
Hz. Ali efendimizin ifadesi ile “Gençlerimizi kendi yaşadığımız çağa göre değil, gençlerin kendi yaşayacakları çağa göre yetiştirin,” tavsiyesini asla gençlik çalışmalarında akıldan çıkartmamalıyız.
Gençlerimizin din tasavvurlarını şekillendirmekle alakalı söyleyebileceklerimiz arasında; gençlerin dijital dünyalarına hitap edecek yöntemler geliştirebilmeliyiz. Gençlerin dünyasında söz sahibi olabilmek amacıyla yazılım, kodlama, dijital oyun dünyasında ve oyun mecrasının güvenilirliğinde bilgi sahibi olma, siber güvenlik konularına hâkim olma yolları dizayn edilebilir.
Sosyal medyanın zehirli ve zararlı yanlarını değil, faydalı yanlarını konuşabilecek, kullanabilecek bir gençliği var etmekle mükellefiz.
Bugün kapitalizmin ve şeytanizimlerin kuşatması altında yaşayan bir toplum haline dönüştük. Siyasetinden, ticaretine varıncaya kadar sosyal medyanın internetin olumlu veya olumsuz etkisi altında yaşıyoruz.
Tabiri caizse, birileri televizyonu ölüm korkumuzu bastırmak, ölümü toplumlara unutturmak maksadıyla yaygınlaştırmışsa, bugün internetin geldiği noktayı hiçte masum göremeyiz.
Biz İnterneti olduğu gibi almak ve kullanmak yerine kendi aklımıza, kendi kültürümüze, kendi değer yargımıza göre interneti ve türevi olan teknolojileri şekillendirmek zorundayız. Madem internet çağını yaşıyoruz, bu durumda İnternet fıkhını yazmalıyız.
Din diliyle beraber, din kültürünü, din pratiğini, din bilincini geliştirmeliyiz. Önce Allah’ı ve esmasını tanıtmalı, Allah Resulünü ve İslam kültürünü öğretmeliyiz. Bu sayede gencin din tasavvuru gelişecek, dini bilmek ve yaşamak konusunda özgüven sahibi olacaktır. Gencin iyi bilmediği bir alanda din merkezli bir yaşam kurgulaması mümkün olamaz.
Gençlerin ve çocukların din dili gelişiminde rahmet dili oluşturulacak, azap dilinden mümkün olduğunca uzak durulacaktır. Kişilik ve kimlik gelişimine bağlı olarak safha safha soyut kavramların kavranmasına rehberlik edilecektir. Gencin din dili merkezli iletişiminde, sözlü dil yanında beden dilinin de kullanılması faydalı olacaktır.
Öz olarak, gençlerimizin din dilini, din bilincini kuşanmış gençler olarak yetişmelerinin önü açmalı, yolunu yapmalıyız. Gençlerimizi içinde yaşadıkları toplumun ürettiği problemlere ve hastalıklara karşı dirençli, sorunlarla baş edebilecek dirayette yetiştirmeliyiz. Modern cahiliyenin ürettiği kirlere ve etkilere karşı koyabilecek şekilde, mücadele kabiliyeti kazanmış olarak daha kuvvetli, daha dirençli bireyler olarak yetiştirmeliyiz.
Elinden telefon düşmeyen anne – babaların ve hocaların gençlere, kitap okumayı, ders çalışmayı, daha faydalı işlerle meşguliyeti salık vermeleri ahlaken sıkıntıya kaynak teşkil etmektedir. Kendi yapmadığını gençlere yapmaları konusunda telkinde bulunan bir yetişkin profili sorunu yaşadığımız malumunuzdur. Çözüm olarak derhal bu hastalıktan vaz geçebilmeliyiz.
Biz şunu biliyoruz ki zamane gençlik bizden Fersah fersah ilerideler. Hem akıl olarak, hem teknik olarak geniş nimetlere sahipler. Dolayısıyla modernitenin sunduğu imkânları sonuna kadar kullanabilmekteler. İmkânlar bundan 30-40 yıl öncesine göre çok daha zengin ve çok daha gelişmiş durumda.
Bu geniş imkanlarla yetişen gençleri itham etmek, gençleri zan altında bırakmak kanaatimce haksızlıktan öteye geçmiyor. Hatta daha ileri gittiğimizde gençlerimize zulmetmiş oluyoruz. Oysa Fıtrat gereği boynuzun kulağı geçmesi gerekiyor. Bu atasözünden ilham alarak, gençlerimize hayır dua etmeli, onlara dünyada mülk, servet miras bırakmadan önce kâmil manada yaşanılan bir dini miras bırakmayı ebeveynleri, hocaları öğretmenleri olarak vazife edinmeliyiz.
Rabbimiz bu günümüzü ve yarınımızı, dünümüzden hayırlı ve güzel eylesin ve akıbetimizi cennet etsin.
Çok başarılı bir şekilde çağımızın ve coğrafyamızın önem arzeden hususlarına ışık tutan bir makale olmuş.
Elinize sağlık.
Kıymetli abim, can dostum çok teşekkür ederim. Dualarınız ve iltifatlarınız nice nitelikli tespitlere vesile olsun. Rabbim basiretimizi açsın, ferasetimizi genişletsin, cümlemizi yar ve yardımcı kılsın. Rabbimiz bizlerin yegane yar ve yardımcısı olsun.