back to top
17.5 C
İstanbul
15 Ekim 2024 Salı
17.5 C
İstanbul
Ana SayfaYazarlarNe Olacak Bizim, Bu Memleketin Hali?

Ne Olacak Bizim, Bu Memleketin Hali?

Aklı başında bir kimse gündelik sıkıntılarından, telaşlarından sıyrılıp akşam sağ, salim evine döndüğünde, Rabbine sonsuz şükürler etmelidir. Türkiye’de yaşamak bedel ister demişti Gazi Üniversitesinden Sultangazi’ye gelen bir Hocamız.

Söylenen söz Türkiye’nin jeopolitiği üzerine işlenen dersin özetiydi. Oysa ben cümleyi tersten, jeopolitik önemden ziyade sosyolojik ve psikolojik yönden, birey ve toplum ilişkileri açısından okuyorum, anlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılında. Çekilen sıkıntılar, ödenen bedeller üzerine kurulan cumhuriyet gerçeklerinden uzaklaşmış, devlet geleneğinden kopmuş. Yüksek faiz, sınırsız enflasyon, istismarcı serbest piyasa ve olmayan adalet tartışılır hale gelmiş.

Halkımız değerlerini ve kutsallarını; depremde, selde, cenazede hatırlayıp sonrasında bencilce, çıkarları üzerine kurduğu ilişkilerine geri dönüvermiş. Bireyde ve toplumda ahlak yitirilmiş, hanede, sokakta, çarşı-pazarda kaybedilen ahlak ve maneviyat, dünyalık çıkar ilişkilerinde ve eşyaya sahip olma duygusunda aranma noktasına kilitlenmiş.

İnsan doğmanın, insan olmanın, insan kalabilmenin güzelliğini dünyalık çıkarlarına, şehvetlerine, hazlarına tercih edivermişiz.

Toplumumuz kaygılarını, korkularını sadece bu aleme has kılmış, dünyanın ötesini, ölümü, kabre gömülmeyi, mahşer günü yeniden diriltilip hesaba çekileceği günü unutmuş. Yalnızca bu güne dair, sadece kendisine ait yatırım yapan müflis bir profil ortaya koymuş, kaybedenler kulübünün şampiyon olacağına inanmış ve kaybedenler spor kulübünü tutmayı tercih etmiş.

Metropollerde yaşamak insanı açık cezaevlerinden beter bir kurguya mahkum etmiştir. Açık cezaevlerinde mahkumların ayağı toprak görüyor. Metropol insanı yaşadığı çevreyi asfalt ve betonla kaplarken aslında kendi ruhunu ve kalbini zifte, çimentoya bulayarak öldürdüğünü henüz anlayamamış.

Bu ruhsuz ve kalpsiz kalışta toplum mühendisliğinin baş aktörü olan medya hiç masum sayılmaz. Masumiyetini elden bırakmayan bu katil iletişim araçlarını suç ortakları yine medya tarafından öldürülen toplumun kendisidir.

Denemesi bedava, isteyen deneyebilir. Bir hafta haber, magazin dinlemeyin, okumayın, filim seyretmeyin zihniniz berraklaşacak kendi iç gündeminize dönecek, kendi kendinize konuşmaya başlayacak, toplumsal meseleleri görmeye, anlamaya, anlamlandırmaya kafa yoracaksınız.

Kendinize hoş geldiniz!

Gündemden haberdar olmak, gündemin peşine takılmak olmamalıdır.
Haber kanalları aynı zamanda, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını canlı verdiği gibi hep aynı ilgili ve bilgili kişiler, bir çok haber kanalında aynı anda aynı içerikte haber ve programı sunuyor.

Bir ülke nasıl oluyor da Diyarbakır’da önce kaybolan, sonra vahşice öldürülen Narin kızın hikayesine kilitleniyor. Günlerce aklı başında stratejistler, Ankaralı siyaset ve diplomasi gazetecileri, emekli askerler bu konuyu konuşuyor. Akabinde her kanalda adli tıp uzmanları, emekli kriminalciker boy gösteriyor. Bedevi toplumların şehirde ya da köyde yaşıyor olmaları hayatı ıskalamamızı gerektirmiyor.

Ülkemizde her gün onlarca cinayet oluyor. Bir kısmı haber olmadığı gibi hiç birisi gündem olmuyor. Gazze’de, Batı Şeriata hasılı Filistin Cephesinde yüzyıl sonra işlenen cinayetler, siyonist işkenceler hakkında bu kadar detaylı analizler, kriminalci yorumları, stratejist analizleri duyamadık. Oysa ey halkımız bilinçlenin, boykota katılın-katılalım, bakın bu iş büyüyecek, hedefte biz de varız sözlerini Ekim 2023’ten bu güne bir senelik sürede kimseden duyamadık.

Bu arada tüm bu hengameye karşılık Diyarbakır’da birileri çıkıyor, Katil Hizbullah, İşbirlikçi AKEPE, sloganları atabiliyor. Armudun sapı, üzümün çöpü derdi eskiler. Selam olsun bizim eskilere, çünkü yenilerde bir halt yok.

Yazarın Son Yazıları

İlgili Yazılar

CEVAP YAZIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler

Son Yorumlar