45 yıldır devam eden ve 45 bin civarından vatandaşımızın ölümüne sebep olan terörle mücadelede başarı sağlanması ve akan kanın durması adına atılan her adımı değerli bulduğumu sözlerimin başında ifade etmek isterim.
Geride bıraktığımız yıllarda hükümetin başlatmış olduğu Demokratik Açılım, Kürt Açılımı ve son çeyrekte Çözüm Süreciyle şekillenen proje, PKK’nın Doğu ve Güneydoğu illerini silah deposuna çevirip Kobani’yi bahane göstererek ortalığı savaş alanına çevirmesiyle son buldu. Ancak hükümet, sürecin sonlandırılmadığını sadece buzdolabına kaldırıldığını açıkladı.
Çözüm sürecinin başlangıcının üzerinden yaklaşık 12 sene geçti. Hükümet, Çözüm Sürecinin topluma ve devlet işleyişine verdiği tahribatı ancak 12 senede temizleyebildi ki yeniden bu süreçten söz etmeye başladı.
DEM Parti’nin 25 gün önce Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkı’ kapsamında koşullu salıverme hakkından yararlanabilmesi için TBMM’ye kanun teklifi verdiğini MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 3 gün önce yaptığı “umut hakkı” yasa çağrısıyla öğrendik. CHP lideri Sayın Özgür Özel’in ise Bahçeli’nin konuşmasından bir gün sonra Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etmesi ise puzzle parçalarını yerine oturtuyor.
Barış adına atılan her adım kıymetlidir. Siyasi figürlerin bir çaba içerisine girmesi elbette ki gerilimi azaltma ya da bitirme noktasında son derece önemlidir. Ancak çözüm süreci boyunca da yapılan hatada ısrar edilmesi akıl tutulmasıyla izah edilebilir.
Bu mesele toplumun tüm katmanları dâhil edilerek TBMM çatısı altında çözüme kavuşur; eğer adına Kürt meselesi derseniz. Ama PKK meselesi derseniz bunu ne toplum ile ne Abdullah Öcalan ile ne Selahattin Demirtaş ile ne de PKK ile çözebilirsiniz. Bunu ancak İsrail veya ABD ile çözebilirsiniz.
Aklı başında her Kürt’ün söylediği ve toplumun bir çok kesiminden de kabul gördüğü, her ne kadar böyle bir misyon yüklendiyse de PKK’ya, PKK’nın bir Kürt hareketi olmadığı realitesi var. Nitekim dünkü TUSAŞ’a yapılan hain saldırı da bunu gösteriyor. Ne zaman Kürtlerin lehine bir adım atılsa hemen sabote edecek bir eylem gerçekleştiriyor.
Marjinalist Türk Solcuların yönettiği, seçtirdiği birçok milletvekilinin ve belediye başkanının Kürtçe dahi bilmediği bir örgüt hiçbir zaman Kürtlerin temsilcisi olmadı. Kamuoyu önünde Kürt haklarını savunduğunu gösterirken arka tarafta Kürt şehirlerini talan ediyor, Kürtleri katlediyor. Kaldı ki yeni konsepte ABD’nin Suriye’de İsrail için hazırlattığı kanton bölgede yaşıyor ve ABD’den maaş alıyor. Daha açık bir deyimle ABD’nin paralı silahlı gücü.
PKK, bu! Kürt meselesinden söz ediliyorsa evet bu ülkede halen bir Kürt, KÜRTTELEKOM isminde ya da KÜRTCELL diye bir isimle ortaya çıksa hemen linçe uğrar.
Kürtler bu ülkenin asli unsurlarıdırlar. 1071’de Malazgirt Zaferi’nde büyük payları var. Türklerin Anadolu’ya geçişine öncülük etmişler. Çanakkale’de, Kut’ul Amare’de vatan savunmasında birlikte saf tutmuşlar. Ermenilerin taciz ve katliamlarına maruz kalmışlar. Urfa’yı şanlı, Antep’i gazi, Maraş’ı kahraman yapmada pay sahibidirler.
Sözün özü, Peygamber efendimiz (s.a.v)’in ayaklarının altında aldığı ırkçılığı çağrıştıran her türlü kavramın kaldırılması ve empati duygusunun artırılması gerekir.