Bu gün 10 Kasım 2024. Gazze Katliamının 401. günü. Dünya tarihi büyük bir katliama şahitlik ediyor. 401 günde 55.000 (elli beş bin)’den fazla mazlum ve masum insan vahşice, gaddarca, kadın çocuk demeden öldürüldü. Öldürülmeye devam ediyor. Bir günde 50, 100 kişi Uluslararası sistem tarafından desteklenen Terör Devleti eliyle infaz ediliyor.
Gazze’de insanlar öldürülürken, şehirler harap edilirken insanlık can çekişirken gündelik hayat kendi dertleriyle yoğrulmaya devam ediyor. Gerçek gündemleri konuşmak, gerçek sorunlara çözüm aramak toplumlara ağır geliyor. Geçici ve içi boş gündemlerle toplumu manüple etmeye devam eden akıl tutulması, toplum mühendisliğinin esaretindeyiz.
Fetö Terör Örgütü lideri sözde Mehdi Fethullah Gülen Amerikada’da öldü. Arkasından PKK Terör Örgütü Lideri Abdullah Öcalan’ın örgütü feshetmesi ve TBMM’de konuşmaya davet edilmesi, ardından CHP ve HDP’li belediyelere kayyum atanmasına şahit olduk.
Diyarbakır’da vahşice aile içi kumpasla öldürülen 7 yaşındaki Narin Davasında mahkeme süreci başladı. Islah olmaz insan nefsinin ne kadar iğrenç olabileceğini toplumun yüzüne yüzüne vuran bu olayı medya haber olarak işlemekten, magazinleştirmekten, yaprak dökümü senaryosu çıkartmaktan reyting umuyor.
Ayrıca Dilan Polat meşhur Anıtkabir’e gidip tevbesini tazelemiş. On yıl sonra bu yazıyı okuyan insanımız Dilan Polat kim diye sorarsa, devletin dindar gençlik üretme çalışmalarının meyvesi olarak bilinmesi yeterlidir.
Devletin başı bir tarafta İsrail ve Amerika’yı düşman ilan ederken diğer tarafta İsrail’e silah ve mühimmat yapımında kullanılan çelik ihracı tam gaz devam ediyor. Sıkleti düşük diye yaftalanan aslan yürekli gençlerin liman işgalleri, yükleme protestolarına rağmen birileri kan ve gözyaşı üzerinden servet ve iktidar biriktirmeye devam ediyor.
Haberler 10 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı’ndan canlı yayınlar yapıyor. Şurada yedi, şurada içti, şurada öldü diye anlata anlata bitiremiyor. Kimse özeline giremiyor. Latife Hanım’ın mektupları açıklanmadan yasaklandı. Gerçek olan hangisi, mektuplar niye tekrar yasaklandı?
Osmanlı Hilafetini lağveden, Osmanlı Saltanatını kaldıran, Osmanlı müktesebatını, kültürünü, değerlerini bir gecede yok edip, kendi sultasını ilan eden, dünyevi zevklerini milletin sırtından tatmin eden bir saltanat sevdalısını bir türlü sağlam bir zemine oturtamayan toplum olarak bizlerde tarihe geçmiş olduk.
Seyit Rıza’yı ve oğullarını, Şeyh Sait’i, İskilipli Atıf Efendiyi ve beş binden fazla İstiklal Mahkemesi şehidini hatırlamadan, Kutu Deresi’nde anadan üryan soyulan analara, tepelerine tayyarekerden bombalar yağdırılan insanlara, mağaralarda gaz bombalarıyla boğulan cümle mazlumlara rağmen utanmadan, sıkılmadan yalan söyleyen bir toplum iflah olmaz. İflah olacak olsa mazlumların ruhaniyeti buna izin vermez biznillah.
Bir tarafıyla nefret edilen bir İngiliz uşağı, diğer tarafıyla kendisine verilen görevi, kendi kurguları doğrultusunda uygulayıp hedefe ulaşan bir takiyyeci, diğer yönüyle alkol ve zevkli gecelerin müptelası, son haliyle bir kurtarıcı, bir tanrı peygamber, Türklerin prometesi.
Toplumun müşrikleşmesine (Allah’ın yanı sıra başka tanrılar edinmesine) aracılık eden eğitim müfredatı sayesinde yetiştirilmiş, ahlak ve maneviyat yoksunu, sorumluluk duygusunu kaybetmiş, bencil, muhteris bir milletin günahlarına kılıf, sorumsuzluklarına mazeret, ihanetine maslahat olarak sığındığı bir günah keçisi.
Dünya otoritesi olan Amerika, İngiltere gibi yarı pagan devlet ve kültürlerde tanrı kral yoktur. İngiltere Kraliyeti bile kendini tanrı yerine koymaz, tanrının yeryüzündeki temsilcisi sayarken bizim ölümsüz ruhaneti olan tanrıdan bağımsız pagan bir tanrımız olduğunu açıkça kabul edelim.
Son Osmanlı Sultanı, çok yaşa, taştan taşa, baştan başa, Tanrı Paşa.