Bir ülke düşünün.
Boş verin düşünmeyin diyenlere inat düşünün. İnsan olan düşünür. Düşünemeyen insan canavarlaşır. Dünya’nın başına bela olur Düşünürseniz insanlığınızı korumuş, canavarlaşmamış olursunuz.
Bu ülkenin insan kaynağının tamamına yakını tahsil görmüş, okuma yazmayı biliyor. Bu da yetmiyor yarısı yüksek tahsil yapmış, diploma sahibi, okumuş çocuklar.
Devlet imkanlarıyla okumuş fukara çocuklar, mimar, mühendis, doktor, hakim olmuş. El işçiliğinde dünya standartlarının üstünde bir yeteneğe sahip. Ülke sanayisi belli bir seviyede. Ağır sanayii ve çelik sektöründe iyi bir konumu var.
Ülke; Gelişmiş 20 ülke arasında adı anılan, stratejik konumu ve etki alanıyla dünya lideri olabilecek bir geçmişe ve buna bağlı geleceği olan bir ülke.
Gelin görün ki, bu ülkenin pek çok hasmı var. Müttefikleri olan devletler dahi bu ülkenin altını oynaya, hazinesini boşaltmaya, insan kaynağını telef etmeye can atıyor. Fırsat buldukları yerde yılan gibi sokarak, sıçan gibi kemirerek ellerinden geleni geri koymuyor.
Bununla kalsa iyi, lakin kalmıyor. Bu ülkenin öz değeri olarak yetişen, kamu imkanlarıyla okuyan, devlet maaşıyla aile geçindiren bu diplomalı, büyük makam sahibi fakir ve sefil evlatları ihanetten geri kalmıyor.
Sefih ve diplomalı tayifenin doymayan gözleri, ürpermeyen kalpleri, bitmeyen açlıkları ve şehvetleriyle kendi ülkesine ihanet etmesi kamuya ilan ediliyor.
Diplomalı, harami çetesi, fırsat buldukça milletin malına, canına, namusuna tasallut etmeye çalışıyor. Tıpkı dışarıdaki müttefiklerinin ve aleni düşmanlarının yapmak isteyip güç yetiremediklerini yaparcasına.
Yeryüzünde ihanet kavramıyla özdeşleşmiş bu ülkeden başka bir ülke göremezsiniz. Yer altında yatan şehitlerinin sayısından daha fazla yer üstünde gezinen hain besleyen bir ülke.
Son on yılda, asil devlet aklıyla ortaya çıkartılan, soylu-soysuz çeteler, devleti kemirmeye, milletin kanı ve gözyaşı üzerinden servet biriktirmeye, kendi saltanatlarını kurmaya devam ediyor.
Sözde damarlarındaki asil kandan beslenen bu hain güruh, kendi kanıyla yaşayan vampirler gibi, kendi devletinin malından, milletinin kanından besleniyor.
Hacı hacıyı Mekke’de, hoca hocayı tekkede, hain haini dakikada bulur,” sözü bu ülke için söylenmiş olmalı.
Sırf dünyalık çıkar için, masum bebekleri hiç acımadan ölüme gönderen, bebeklerin kanıyla yaşlı hastalara pahalı tedaviler uygulayan, yoğun bakım bebeklerini yetişkin ilaçlarıyla zehirleyen, bebeklere verilmesi gereken yoğun bakım ilaçlarını satan insanlar, bu ülkenin insanı olamaz. Daha doğrusu bu diplomalı canavarlar insan olamaz.
Devlet korumasında bulunan kızları Ankara bürokrasisine ve iş alemine pazarlayanlar, benzer konumda olan yaşı geldiği için devlet korumasından çıkartılan kızları Ankara pavyonlarına konsomatris yapanlar asla bu ülkenin insanı olamaz. Olsa olsa içimize sinmiş düşman evlatlarıdır. Konunun izah edilecek bir tarafı görünmüyor.
Zor zamanlarda türeyen eski zamanlar eşkıyaları şimdiki diplomalı, üst düzey meslek ve makam erbabı kadar iğrençleşememişken bu gün bu canavar ordusunu nasıl yetiştirdik diye devletin sahipleri tarafından düşünülmesi elzemdir. Daha acı olanı devletin sahibiyiz, diyenlerin bu hainliklere hamilik ediyor olmalarıdır.
Devlet refleksi gereği kendi stratejisini alacaktır. Harici düşmanlara karşı gösterdiği basiret ve kararlılığı, dahili düşmanları olan kendi beslemesi hain ve çapulcu takımına karşı gösterecektir. Meydanın boş bulunması, boş tutulduğu anlamına gelmiyormuş, dedirtmelidir. Dedirtecektir de!
“Ey Oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın,” buyuran Şeh Edebalı merhuma nispetle, İnsanı yaşatamayan devlet, yıkılmaya mahkumdur.
Bir işletme zarar ediyorsa kapatırsın gider. Madem devlet düzgün işlemiyor. Dışarıda gösterdiği aslanlığı içeride çakalların eline bırakmış, masum bebeklerini koruyamıyor, iffetli körpelerinin pazara çıkartılmasına mani olamıyor, işçisi garip, emeklisi sefilleri oynuyor, baş diye seçtiklerinin orası burası oynuyor, başkanlar mesaide metres kovalıyor, öyleyse yapılacak tek şey var. İnceldiği yerden kopsun.
Devletin fişini çekin gitsin!