Sınav kaygısı her öğrencinin kaç yaşında olursa olsun hayatının her döneminde yaşayabileceği bir durumdur. Bu durumda ilk olarak kaygı tek başına zihnin gerçekleşebilecek kötü durumlara karşı radarı olarak tanımlanabilir.
Psikolog Duru Erdem konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Sınav kaygısı ise sınav öncesinde veya sınav esnasında kişinin yoğun bir biçimde kaygı duymasına bağlı olarak ortaya çıkan ve öğrenmiş olduğu bilgiyi sınav sırasında etkili bir biçimde kullanamamasına yol açan bir zorluktur. Sınav kaygısı öğrencilere korku verici, sinirlendirici hissettirebilir ve bu hisler onları umutsuzluğa sürükleyebilir ve sürekli bir yarış içinde oldukları yanılgısına düşürebilir.
Bazı öğrencilerin diğerlerinden daha kaygılı olmaları onların genetik yatkınlıklarından, yeterince çalışmamış olmalarından, kontrol eksikliklerinden, kendilerine yeterince güvenmemelerinden, yüksek beklentilerinden veya en mükemmeli amaçlamalarından kaynaklı olabilir.
Bu durumda yapılabilecek ilk şey öğrencinin kendini tanımasıdır. Kişinin kendisine gerçekçi bir hedef koymaması veya ne istediğimizi bilmemesi kaygısını daha da artıracak şekilde bir çalışma temposu seçmesine sebep olabilir. Unutmamalıdır ki kişi her gün aynı performansı gösteremeyebilir. Kapasitesinin çok üstünde veya çok altında hedefler belirleyip bunlara göre çalışma programları oluşturmak kişiyi kaygısına daha çok bağlayıp asıl yapabileceklerinden uzaklaştırabilir. Kişisel ihtiyaçların göz ardı edilmeden ve sadece eksik yönlere odaklanılmadan, güçlü yönlerle de motive olmayı bilmek gerekir.
Kişi kendi potansiyelini fark edip ona göre bir planlama oluşturduktan sonra ikinci olarak düşünce stilini modifiye etmeli ve daha olumlu bakış açılarına yönelmelidir. Örnek olarak; ‘En iyisini yapmak zorundayım’, ‘asla başarılı olamayacağım’, ‘yapamazsam rezil olurum’ gibi negatif düşünce kalıpları yerine; ‘sonuç ne olursa olsun elimden geleni yaptım’, ‘yapamayınca rezil olmam, daha fazla çalışmam gerektiğini anlamış olurum’ gibi düşünceleri benimsemek sınav kaygısının azalmasında tahmin edildiğinden çok daha büyük bir rol oynayacaktır.
Başka bir yöntem olarak; sınav kaygısı krizinin avantaja dönüştürülmesi düşüncesi son derece işlevseldir. Stres vücudun uyarı mekanizmasıdır ve bazen dozunda stres aktif yaklaşımı tetikler ve kişiye sınavdan önce daha iyi çalışması gerektiğini hatırlatır. Bu aktif yaklaşım stresin kişinin kontrolünden çıkmasını önler ve onu destekleyici bir noktaya getirir. Bu noktada kişi, yaşadığı krizi avantaja çevirerek yaşadığı sıkıntıya karşı olumlu bir yaklaşım geliştirmiş olur.
Sınav kaygısını üst düzeyde hisseden kişiler bazen yardım istemekten çekinebilir. Bu durumun yardım gerektiren bir yanı olmadığını, tek başlarına çözmeleri gereken bir sıkıntı olduğunu düşünebilir fakat bu durum onların umutsuz hissetme yatkınlığını daha da artırabilir.
Zorlanılan ve artık başa çıkılamayacağı düşünülen durumlarda öğrencilerin kendi başlarına savaşıp daha da çok yorulmak ve strese kapılmak yerine ailelerinden, öğretmenlerinden ya da ruh sağlığı uzmanlarından yardım istemekten çekinmemesi gerekir. Bu noktada öğrencilerin etrafındaki kişilerin de onlara bu güveni verip ihtiyaç dahilinde hazırda bir ‘destek hatt’ oluşturmuş olmaları çok önemlidir.