Bu yazımda sizlere Allah dostu olan bir kimse ile bir genç arasında geçen hikâyeye yer vereceğim. Allah dostu bu hikâye ile gence İslam felsefesini ve mantığını anlatmaya çalışmaktadır.
Allah dostu İki parmağını kaldırır ve genç adama sorar:
“İki hırsız bacadan süzülerek bir eve girer. İçeri girdiklerinde birinin yüzü temiz, diğerinin kirlidir. Sizce hangisi yüzünü siler?
“Kirli olan” der genç adam.
“Yanlış diye cevap verir Allah dostu ve ekler yüzü kirli olan, temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu düşünür. Yüzü temiz olan ise kirli olanı görür ve kendi yüzünü de kirli olduğunu düşünür. Yani yüzünü silen yüzü temiz olandır.”
Genç adam çok etkilenir. ‘Başka şansım var mı peki?’ diye sorar.
Allah dostu soruyu tekrarlar. Bunun üzerine delikanlı yüzü temiz olanın yüzünü sildiğini zaten söylediniz der. Cevap yine yanlıştır. Allah dostu mantık çok basit yüzü kirli olan temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu zanneder. Yüzü temiz olan kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu zanneder. Kirli yüzlü adam temiz olanın yüzünü sildiğini görünce o da yüzünü siler. Genç adam bu da akıllıca hiç düşünmemiştim der ve çok sinirli bir şekilde lütfen beni bir kez daha sınamanızı istiyorum der.
Allah dostu aynı soruyu gence tekrar sorar. Genç adam bu kez sorunun cevabını vermenin gururu içerisinde ikisi de yüzünü siler diye cevap verir, kendinden emin bir şekilde. Allah dostu cevabın yine yanlış olduğunu söyler ve söze devam eder. Hiç birisi yüzünü silmez. Mantık gayet basit. Yüzü kirli olan temiz olana bakar ve kendi yüzünün de temiz olduğunu zanneder. Yüzü temiz olan ise arkadaşının kirli yüzünü görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu zanneder. Ancak yüzü temiz olan, yüzü kirli olanın yüzünü silmediğini görünce o da yüzünü silmez Dolayısıyla İkisi de yüzünü silmez. Genç adam umutsuz bir halde ben İslam felsefesini ve mantığını öğrenecek niteliklere sahibim diye itiraz eder. Ve Allah dostuna beni lütfen son bir kez daha sınayın der. Bunun üzerine Allah dostu aynı soruyu gence tekrar sorar. Genç adam iyice düşünür ve şöyle bir cevap verir. İkisi de yüzünü silmez. Allah dostu cevap yine yanlış der.
Allah dostu genç adama şunları söyler İslam felsefesini anlayamadığınız ortada farkında mısınız? Bu işin bu kadar kolay olmadığını aynı bacadan sürünerek giren iki adamdan birisinin yüzü temiz diğerinin yüzü kirli olabilmesi hiç mümkün müdür acaba diye genç adama sorar. Ve sözünü şöyle tamamlar. İnsanların İslam algıları ile öyle oynadılar ki, insanlar kendi inançlarını din haline getirdi. Dinin özünden uzaklaşan insanlar önlerine konulan şeyi din olarak görmeye başladılar. Halbuki dinin özü ve gerçeği günışığı gibi ortadadır. Yapılması gereken şey algılarımızı değiştirip dinin öz değerlerini doğru öğrenmek. Öğrenmekle kalmayıp yaşamak gerekir.
Dinin özünden ve temelinden uzaklaşmamızın arkasında bize kurulan tuzaklar ve şartlanmışlıklar vardır. Hayatın içindeki karanlığın bize aydınlık olarak sunulması ve buna da dünden razı olarak yaşayıp gitmemiz büyük bir hata.
Bize oynanan gölge oyunlarının bizlere hayat diye sunulmasından sıyrılarak dinin özünü kavramamız gerektiği bilincinde olarak hareket etmeliyiz. Hakikati ve gerçek değerleri de aklımızın süzgecinden geçirerek doğru mantık yürütmesini öğrenmeliyiz ki bize oynanmak istenen oyunları anlayabilelim ve bu oyunların tuzağına düşmeyelim. Hakikat aslında gün gibi aşikardır. Önemli olan bu hakikate biz ne kadar inanabiliyoruz. Ya da inanmak istiyoruz. Allah’ın bize bahşettiği en güzel nimetlerden biri akıl nimetidir. Akıl muhakeme etmemiz ve olayları düşünce süzgecinden geçirmemize yardımcı olmaktadır. Aklımızı doğru kullanmayı öğrenmedikçe hakikate ulaşmamız çok zordur.