Önyargı bir diğer adıyla peşim hükümlü olma birçok toplumda görülen tedavisi zor bir hastalıktır. Önyargıdan söz açılınca hepimizin aklına ilk gelen Albert Einstein’ın o meşhur sözü: “Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” diyor Einstein.
İnsanların büyük çoğunluğu çoğu zaman hiç düşünmeden, önceden peşin hükümlü karar verir. Ya da bir şüphe ile yargılayıcı bir yaklaşımla olayları ve kişileri değerlendirmeye tabi tutar. Bizim toplumumuzda da önyargı bir hayli yaygındır. Hatta bazen önyargı ile bir kimseye yaklaşan kişiler sonradan olayın aslını öğrenince ben böyle bir sonuç beklemiyordum. Böyle düşünmemiştim diyerek yanılgısını açıklama gereği hissettiğine şahit olmuşuzdur.
Önyargı, yeterince araştırma yapılmadan, düşünülmeden, peşinen hissiyatla ortaya koyulan tavırlardır. Aslında önyargının gelişmesinde ve oluşmasındaki en önemli sebeplerden birisi kutuplaşma ve ötekileştirmedir. Son yıllarda bizim toplumuzda çok fazla yaşanan ötekileştirme toplum içinde birbirine tahammülsüzlüğe kadar ulaşmıştır. Yine önyargıların ortaya çıkmasındaki en önemli etkenlerden biri de insanlarda başkalarına karşı oluşan sevgisizlik ve nefret duygusu.
William James’da önyargıya dair şu ifadeleri kullanır. “Birçok insan düşündüğünü sanır, aslında yaptıkları sadece önyargılarını yeniden düzenlemektir.” Şunu vurgulamaya çalışıyor. Önyargılardan sıyrılmak yerine onları tekrar düzene sokarak farklı bir boyutla önyargıların sürdürüldüğü.
Önyargılardan sıyrılmak çok kolay değil. Hatta çoğu zaman imkânsız gibidir. Zira insanın ruhunda kendini dışa kapatma, ötekileştirme ve düşmanlık besleme vardır. Bu sebeple kişi hep ilk önce bütün meseleleri değerlendirmeye tabi tutmadan önyargılı bir bakış içerisinde olur. Bu önyargı çoğu zaman olumsuz yöndedir. Kimi zamanda iyi yönde bir önyargı besleyebilmekte insanlar. Bu durumda da aksi bir sonuçla karşılaştığında insan hayal kırıklığı yaşayabiliyor. Önyargının insana özgü, yapısal bir özellik haline gelmesi ve bu özelliğinde devam edip gitmesinin temelinde insanın bencil bir varlık oluşu ve ben merkezli bir bakış açısı ile olayları değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Önyargıyı kırabilmenin ya da aza indirgeyebilmenin en birincil yolu ben merkezli hareket tarzından sıyrılmalıyız. Bencilliği bir kenara bırakıp dostluğu, sevgiyi ve kardeşliği ön plana çıkartmalıyız. Bununla birlikte empati yapabilmeyi bilmeliyiz. İnsanı önyargıya iten sebeplerden birisi de cehalettir. Yani bilgisizlik ve eğitim eksikliğidir. Cahil toplumlarda önyargının daha yaygın olduğuna çoğu zaman şahitlik etmekteyiz. Bizim tolumuzda ne yazık ki, son yıllarda cehalette, cahiliye dönemini aratmayacak bir noktaya geldi. Elbette burada hedefim toplumuzu kötülemek değil ama bu da bir vakıa ve gerçek. Gerçekleri göremez isek daha tehlikeli boyuta ulaşacak önyargılar ile kendimizi donatırız ki, bu da gelecekte tamiri zor, derin yaralar açar. Tarihimize baktığımızda dünyaya nice medeniyetler miras bırakmış bir milletin torunları olarak bugün yaşadığımız coğrafya da yeniden kardeşliğimizi tesis etmek yerine ötekileştirme boyutuna ulaşan önyargılarımızı frenleyemez isek bu coğrafya da doğru bir gelecek inşa edemeyiz. Sürekli birbirimiz ile cedelleşir dururuz. Bu da enerjimizi boşuna harcamamıza sebebiyet verir.
Önyargı zihnin bilinçaltından gelen bir duygudur. Henry David Thoreau “Önyargılarınızı bırakmak için hiçbir zaman geç değildir.” İfadesiyle aslında önyargılardan insanın sıyrılabileceğini ifade etmektedir. Her ne kadar Einstein atom çatlatmaktan zor dese de aslında imkânsız değil. Ama insan önyargıdan sıyrılması için öncelikle sağlam bir iradeye sahip olmalıdır. Daha sonra da zihninde kusursuz olunamayacağı, herkesin kusur işleyebileceğini kabul etmek gerekir. Mükemmeliyet hepimizin arzuladığı bir şeydir. Ancak hiçbir insan mükemmeliyet derecesinde değildir. Hiçbir insan kusursuz değildir. Bir de burada şunu unutmamalıyız insanlar ne yaşıyor, kafasındaki düşünceler neler, ne gibi sıkıntılı badirelere atlatıyor bunları bilmeden ilk görünüşe ve ilk izlenime göre önyargılı yaklaşım sergilemez oldukça sakıncalı bir durumdur. O sebeple kişiyi tanımadan, içine girmeden ve olayları birbirine bağlamadan bir değerlendirme yapmak doğru değildir. Yargılamak yapmak yerine işin aslını öğrenmeye çalışmak gerekir.
Gönül eğitimcisi ve sevgiyi kendisine şiar edinen Hz. Mevlâna, önyargıyı; acelenin ve bilgisizliğin ürünü olarak görür. Önyargıyı ortaya çıkartan sebeplerin en başıdır aslında cehalet. İşte bu cehalet sonucu ortaya çıkan önyargıya en güzel örnek şeytanın Hz. Âdem’e secde etmemesi. Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Âdem’e secde etmesi yönündeki emrine şeytan uymamış, bu emri uygulama konusunda aklını kullanmadan karar vermiş, neticeyi düşünmeden önyargı ile hareket etmiş ve bunun sonucunda da isyana kendisini sevk etmiştir.
Netice olarak önyargı toplumları yiyip bitiren bir düşünce olayıdır. Önyargıdan kendimizi soyutlayabilmek için insanlarla iletişim kurmamız gerekir. Doğru iletişim ve sevgi köprüsü önyargıyı eritip yok edecektir. İnsanları yakından tanımadan varılan peşin hükümlerin bizi yanıltacağını unutmamak gerekir. Kendi hakkımızda önyargıda bulunulduğu zaman ne denli inciniyorsak, başkalarını da incitmemek için en az kendimize gösterilmesini istediğimiz hassasiyeti ve özeni karşımızdakilere de göstermeliyiz. “Kendimiz için istemediğimizi başkası için de istemememiz” gerektiğinin bilincinde olmamız gerekir.