Türkiye’de bir hoca efendi; oğluna bir cemaat, bir parti, bir de holding bırakarak göçtü bu dünyadan.
Bizimkiler eldeki parti sayesinde holding oldular fakat partiyi ve cemaatleri yok ettiler. Bugün Gazze meselesinde ABD üniversitelerine hayranlık türküleri çağırıyoruz. Yeni Zelanda ve Avustralya’da aborjinler muhteşem danslarıyla Gazze Destanına Selam duruyorlar.
Halka rağmen siyaset yapmak, seçmenle inatlaşmak, beraber ıslandığımız yağmurlara ihanet etmek değil midir?
İtibardan tasarruf edemedik, ananı da al git dedik, çapulcular giderse gitsin dedik, son olarak zübük benzetmesine tamah ettik. İMF’ye 5 milyar dolar borç verdik dedik, ne hale geldik? Sente kurşun atıyoruz. Dolar artmıyor, benzine zam gelmiyor çarşı pazarda pahalılık almış başını gidiyor. Alışverişe çıkmaya, dışarıda çay-simit yemeye muhtaç haldeyiz.
AVM’leri dolduran İranlı Türkleri görüp çarşı pazar pek mutlu demeyin. Kafelerde bir fincan kahveye 12 saat pinekleyen gençleri görüp gençlik yarınları için bilim teknik üretecek fikir mütaalaları yapıyor sanmayın.
Ne tecrübe dinleyecek, ne fikir geliştirecek bir gençliği üretemedi bizim maarif teşkilatımız. Oysa hırsız müdürleri görevlerine iade eden bakanlarımız memlekete ahlak ve maneviyat aşılayacak müfredat taslağını ilim camiasının görüş ve önerisine açma zahmetinde bulundu daha geçen hafta.
Paranın ve üretimin rotası kaybolmuş duruma geldi. Allah’a ve Resulüne savaş açmadık, faizleri %50 yaptık. Dolar seçim sonrası boynundan bağlanmış. Böyle olunca tekstil ihracatı gaza basamadı. Yaklaşık bir yıldan fazla tekstilde batan batana.
Türkiye bugün yakaladığı ekonomik gelişmişliğini kısmen de olsa tekstil ihracatına borçludur.
Tarımda kendi kendine yeten milleti şehre göçe zorlayan, tekstile örtülü destek veren, ucuz iş gücünü tekstilin ayağına getiren, seçim kazanabilmek için insanları ruhlarından, topraklarından koparan siyaset aklıdır.
Bugün siyaset aklı geldiğimiz noktada, siyasi tercihlerin değişmesini, jeopolitiği, stratejiyi, konjektürü bahane ederek tekstili kendi kaderine terk etmiştir.
Dün inşaattan medet umanlar, bugün savunma sanayine gösterdikleri ilgiyi geçmişte tekstili besleyerek gösterdi. Öyle ki yakın gelecekte stratejik akıl toplumu ve sermayeyi tarıma ve hayvancılığa yönlendirmek zorunda kalacak. Oysa tarım ve hayvancılık global sermayeye bağlı kimi baronlar tarafından zaten tekelleşmiş durumda.
Tavuk eti ihracında daralmaya giden kanatlı sektörü, iç piyasada ürün fiyatı düşmesin diye arzı daraltmaya gidiyormuş.
Kırmızı et sektöründe son dört ayda artan fiyatları akıl ermiyor. Üstelik ithal getirilen yarım milyondan fazla sığıra rağmen. Sebze, meyve işçilik ve nakliye bahanesiyle kabzımalların insafına terk edilmiş durumda.
Hangi sektör olursa olsun, halka karşı düşmanca tavır aldığı zaman söylenecek tek söz; cehennemin dibine kadar yolu var, olacaktır.
Siyasetin duruşundan cesaret alan çarşı pazar aktörleri, halkı ezmeye devam ediyor. Politika yapıcılarımız soğan patatese göstermelik tanzim satışlar açarken, belediye zabıtalarına soğan, patates sattırırken gösterdikleri samimiyeti milletimizden şimdi ne maksatla esirger?
6 Şubat 2023 depreminde birbirine merhem olmak için çırpınan aziz milletimizin derin bağlantılı toptancıları, tedarikçileri ve bilumum üç harfli marketleri, depremin devlet bütçesine etkisini bahane eden siyasetin ekonomi sorumluları gibi bedelini millete ödetmekten geri durmuyor.