İstiklâl: Bağımsızlık, kimseye bağlı olmayış, bağımsız olma, 1. kendi başına olmak, müstakil oluş 2. az bulma, kafi görmeme 3.rey sahibi olup keyfi iş görme ve başkasının emrine ve fikrine tabi olmaktan uzak kalma, (kıllet, den) kendi başına olmak, müstakil oluş, az bulma, kafi görmeme, rey sahibi olup keyfi iş görme ve başkasının emrine ve fikrine tabi olmaktan uzak kalma.*
İstikamet: Yön, doğruluk, dürüstlük, dosdoğru olma, doğru yol, doğrultu, hatt-ı hareketi doğru olmak, namuslu hareket, her işte itidal üzere bulunmak, adaletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyanet ve akıl içinde yürümek, Allah’a kulluk etmek, bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması, cihet, doğru yolda olma, istikamet vermek, yön vermek.*
İstikbal: Gelecek, karşılama, gelecek zaman, gelen bir kimseyi karşılamak, kıbleye dönme, istikbal etmek, karşılamak, yönelme, gelecek, karşılama, ati, karşılayış.*
Milletlerin kaderini belirleyen kendi yetiştirdikleri evlatlarıdır. Devlet, doğu aklının ürünü olarak baba metaforik sembolüdür. Devletin baba, milletin/toprağın ana olarak düşünülmesi ünsiyet oluşturma, bağ kurma ihtiyacını karşılar. Ortak paydası ve faydayı ancak bu kavramlar üzerinden inşa edebiliriz.
Fert ve toplum, parça bütün ilişkisine muhtaç yaşar. Akıl ve değer yaratmak için eyleme muhtaçtır ikisi de. Yaratılan kavramlar, sonrasında yaratanları yaşatır, ömürlerini uzatır. Modern sosyoloji varlığını kavram yaratma kabiliyetine borçludur. Toplumbilimcilerin düşünce icadı olan bu kavramlar, sosyolojiyi yaşatır ve yüceltir. Bu akıl üretme işi eyleme dönüşür, değer bulduğu toplumu diğer toplumların özendiği, taklit ettiği toplumlar seviyesine taşır.
Sosyologların-toplum bilimcilerin, kavram yaratıcıların aldıkları eğitim, inandıkları kutsallar, üretme, yaratma süreçlerini besleyen temel argümanlar olarak düşüncelerini şekillendirecektir.
Maneviyatı güçlü toplumlar bu günü ve yarını bağlayan, bu bağı besleyen kavramlar üretirler. Bu hayal güçlerinin sınırsızlığı kadar, inandıkları, tapındıkları kudretin azametini temsil etmektedir.
İslam düşünce atlası yeryüzünü bize cennet kılmış, kadim kültürün fiziki atlasını beslemiş, ziyadesiyle beslenen fiziki atlas durmamış düşünce atlasını geri beslemeye devam etmiştir.
Tarih bizi fiziki atlaslarda daraltır daraltmaz, İslam/Müslümanlar düşünce atlaslarından silinecek hallere düşmüşler… Ne yapalım, nasıl edelim de geldiğimiz noktayı merkez yaparak zihnen, fikren ve fiziken Allah’ın arzını yeniden insanlığa ve İslamlığa cennet kılabilelim?
Düştüğümüz yerden kalkalım. Bizden önce yapılmış kelime ve kavramları yeniden kuşanalım. Kahramanlarımızı ve sembollerimizi yol arkadaşı edelim. Çocuklarımıza güzel isimler koyalım. Onların madden zenginleşmeleri, dünyalarını mamur etmelerini, yüksek diploma sahibi olmalarını isterken, kadim lügati bilmelerini, zengin kavramları yaşamalarını, içinden geçtikleri zamanları anlamlı kılacak ve zor şartlara meydan okuyabilecek yeni kavramlar icat etmelerini vasiyet/miras olarak bırakalım.
İstiklâlimiz/bağımsızlığımız, istikametimiz/doğru ve doğruluk üzerine olan yönümüz, istikbalimiz/kıbleye yönelerek geleceğe olan bakışımız, tahayyülümüz ve eylemlerimiz insanlığı ve İslamlığı aziz kılacak, yeryüzünü bizlere cennet edecektir.
Malum ahiret cennetine giden yol bu âlemden geçiyor. Âdemoğlu cenneti-cehennemi bu dünyada kendi eliyle inşa ediyor. Gelin beraber cehennemi değil cennetimizi inşa edelim. Düşünmenin/akletmenin, hikmetinden ve bereketinden; okuyarak, konuşarak, sohbetleşerek bu çağda bizde nasiplenelim. Allah’ın düşmanlarını akıl nimeti, silahıyla güçlenerek cesaretlerini kıralım. Ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan gidecek miyiz? Öyleyse düşünelim…
*Tevavukku Osmanlıca Sözlük.